‘Samandağ’ İsmini Nereden Almıştır?
Samandağ adının neden Samandağ olduğunu hiç kendi kendinize sordunuz mu? Biz sorduk ve bir şöyle bir araştırma yaptık
Samandağ – Saman-Dağ (Arapça : السويدية, as-Sūwaydīyah) Genç olan Aziz Saint Simeon’un bu bölgedeki dağlarda yaşamasından sonra koyulmuştur. Saman ve Dağ sürekli aynı olarak anıldığından bu bölgeye Saman-DAĞ ismi verilmiştir. Saint Simeon çok sevilen biridir ve iyilikten başka bir şey bilmeyen bir Azizdir. Saint ‘Aziz’ anlamına gelmektedir.
Samandağ Eskiden Yukarı Alevışık, Levşiye ve Süveydiye (Ermenice: Սվեդիա Svedia) ve Türkçede Samandağ (Seman Dağ, Turkish for Jabal Sem’an: St Symeon Mountain) olarak bilinmektedir.
Saman Saint Simeon‘un eski tarihlerde halk dilindeki okunuşudur.
St Simeon’un Suriye’deki Saint Simeonla bir yakınlığı yoktur fakat aynı ismi taşır. Çoğu kez Saint Simeon hikayesi karıştırılır. (Biz Samandağ’daki Saint Simeon hakkında bilgi paylaşıyoruz)
Aziz (Saint) Simeon hikayesi ise oldukça çilelidir. O zamanlar Alevilik veya İslam olmadığı için Yerli halk için geçerli tek bir din vardı o da Hristiyanlık. Aslında St Simeon bizden biridir fakat Minninna diye tabir o zamanlar için çok erken olduğundan ve medeni hayata geçiş süreci biraz zaman aldığından böyle bir gruplaşma olmadığını görmekteyiz.
Sözü fazla uzatmadan, Saint Simeon hakkında bildiklerimizi paylaşalım
Saint Simeon Stylites the Younger [Bilinen diğer adı ‘St. Simeon of the Admirable Mountain’] (Arapça: مار سمعان العمودي الأصغر mār semʻān l-ʻamūdī l-asghar) (Doğumu 521 – Ölümü 24 Mayıs 597)
Hikayesi
521 yılında Antakya’da doğdu. Babası Yuhanna, onu büyütmesi için annesi Martha’ya bırakarak bir depremde öldü. Çocukluğunun erken zamanlarından itibaren çileci bir hayat yaşadı ve kendisine sıkça görünen Aziz Vaftizci Yuhanna’nın özel koruması ve rehberliği altındaydı. Genç bir adamken keşiş oldu ve bir görüm gördü ki bu görümde Rab ona yakışıklı bir genç olarak görünmüştü ve kalbini coşkun Mesih aşkı ile doldurmuştu. Bu görümden sonra bir sütun üzerine taşındı ve burada on sekiz yıl boyunca tek başına dualar ve Mezmurlar okuyarak yaşadı. Daha sonra ‘Harika’ diye adlandırılan dağa gitti, çorak bir alanda on yıl yalnız yaşadı. Bundan da sonra bir başka sütuna taşındı ve son derece zor şartlar altında elli beş yıl burada yaşadı. Bu zaman boyunca mucizevî işleri ve önsezileri ile tanındı. Prologue onun hakkında şöyle diyor: ‘Onun Allah’a olan sevgisinin derecesi ona verilmiş nadir bir lütuf gibiydi. Öyle ki bu sevgiyle her çeşit hastalığı iyileştirebiliyor, yabani hayvanları evcilleştirebiliyor ve dünyanın en uzak bölgeleri ile insanların kalplerini algılayabiliyordu. Bedeninden alınmıştı ve cennetleri görmüştü, meleklerle konuşmuş, şeytanların sinirini bozmuştu, peygamberlikte bulunmuştu. Bir defasında otuz gün boyunca hiç uyumadan ve daha uzun süre hiç yemeden, gıdasını meleklerin elinden alarak durmuştu.’ 85 yaşındayken ebedî uykusuna yattı. Hayatının 79 yılını çilecilikle geçirmişti.
Hazırlayan: MeKa – Samandağ TV