Yazı: İsmail Zubari
Fotoğraflar: İsmail Zubari
Samandağ Kalkındırma Derneği arşivi
Mehmet Doğru
Meryem Meryem’ti
Ğeyni Meryeme
Vıl kalıb mecruh beddü Meryeme
Ya ğayni beddü Meryeme…
Meryem Meryem’im
Gözüm Meryem’im
Yaralı kalp Meryem’i ister
Ya gözüm Meryem’i ister
Meryem dama çıkmış
Saçlarını savurur
Yaralı kalp merhemini ister
Ah! Merhemini ister
Meryem ya dilli (eyvah, elimden bir şey gelmiyor manasında)
Saçları bittelli (uzaklarda, çorak yerlerde)
Osmanlı askeri aldı Meryem’i
Ah gözüm aldı Meryem’i
(Arap halk şarkısı)
Ey Vasi; yukarıda yazdığım ezik, duygulu ve özlem dolu Arap halk şarkısının bir gün yasaklandığını söylesem şaşırır mısın? İşte bu şarkıdan yola çıkarak bugün sana traji-komik bir hikâye ve saçma yasakların yarattığı bir festivalden bahsedeceğim.
12 Eylül’ün zor günleri. Ülkemizin her yanında olduğu gibi Samandağ’da da askeri kanunlar uygulanmakta, keyfi uygulamalar insanlara dayatılmaktadır. Önce düğünlerde söylenen Arapça şarkılar yasaklanıyor. Yukarıda Türkçe tercümesini yazdığım şarkı bu yasakların sembol parçası oluyor. Düğün sahipleri ısrarla bu şarkının çalınmasını istiyorlar. Tabii çalınıyor ve anında polis baskını oluyor. Müzik gurubu gözaltına alınıyor ve düğün iptal ediliyor.
Bizim toplum mühendisi yöneticilerimiz bununla yetinmiyor. Halkın bayramlarına, inançlarına, diline müdahale etmeyi görev biliyorlar. Bazı önemli bayramlarda halkın ziyaretlere gitmesini önlemek için yollara asker-polis dikiyorlar. Özellikle Hz. Hızır’a gidişler yasaklanıyor.
Bizim yöre insanının ve özellikle Alevilerin büyük önem verdikleri Evvel Temmuz bayramında ilçede neredeyse sıkıyönetim uygulanıyor. Gerçi sıkıyönetim her yerde vardı ama o gün Samandağ’da sıkıyönetimin katmerlisi uygulanıyordu.
Evvel Temmuz bayramında kadınlar simitler (kake) yapar fırınlara gönderirlerdi. Biz çocuklar değişik baharatlarla çeşnilendirilmiş bu simitleri dört gözle bekler zevkle yerdik. Genç kızlar ve erkekler en güzel elbiselerini giyer panayırlara giderlerdi. Yaşlılar da ziyaret ve türbeleri doldururlardı.
İşte bu Evvel Temmuz bayramında yollar kesilir gençlerin gezmelere gitmeleri engellenir, daha da önemlisi yaşlıların bile ziyaretlere gitmelerine izin verilmezdi. Hatta zamanın yöneticileri işi o kadar abarttılar ki kakeler pişirilmesin diye o gün fırınları kapattırırlardı. Açık fırın olurda içinde kake tepsileri olursa hepsini dökerlerdi. Bu yüzden kakelerini 3-4 gün öncesinde pişiren insanlar gördüm.
Daha sonraki dönemlerde yavaş yavaş bu yasaklar kalkmaya başladı. Olaylar anılara dönüştü. Bizler de yetişkin birer insan olduk. Yetkili insanlarla konuşmalarımızda zamanında uygulanan yasakların mantığını anlamaya, çözmeye çalıştık. Bize dillendirilen en önemli argüman Evvel Temmuz’un bir Fransız bayramı olduğuydu. İşgal döneminden kaldığı ve 1789 Fransız devriminin yıldönümüne tekabül ettiğiydi. Gerekçe buydu ama ne benim çevremdeki yaşlıların, ne de başka bir yerde Fransızların adı bile geçmiyordu. Anlaşılan bizim yörenin tarihinden ve kültürel yapısından bihaber yetkililerimiz kendi dar mantık ve yorumlarıyla bunun olsa olsa bir Fransız bayramı olabileceğini düşünüp karar vermişlerdi. Sen istediğin kadar aksini iddia et, fark etmezdi onlar için. Hatta senin düşünmene gerek yoktu, onlar senin yerine düşünürlerdi.
Sonradan bu Evvel Temmuz’un neme nem bir şey olduğunu merak ettim. İlk başvurduğum kaynak tarih kitapları ve ansiklopediler oldu. En eski vesikalarda Sümer tanrılarında Dumuzi’nin* Sami diline Tamuz, Tammuz veya Temmuz olarak geçtiğini görüyoruz. Anadolu’da Attis ve Adonis’e dönüşmüştür. Bunlar sonbaharda ölen bitkilerin tekrar canlanıp berekete dönüşmesini simgeleyen ilkel tanrılardır. Temmuz daha çok hasat mevsimine denk geldiği için bereket tanrısına tekabül eder. Sümerlerde İnanna’nın, Akadlarda İştar’ın kocasıdır ve kış aylarını yeraltında geçirmektedir.**
Ey Vasi; eski tanrıları ve onların maceralarını anlatmaya kalksam başın döner. Kaldıramazsın. En iyisi burada keseyim günümüze gelelim.
Bugün Arap Alevilerinin kutsal bayramları arasında yer alan Evvel Temmuz’un manası nedir, neden kutlamaktadırlar? Merak etme hemen 4000 yıldır kutlanıyor demeyeceğim. Belki de öyledir, bilemem. Söz konusu dini bayram olunca elbette ki başvuru kaynağımız din adamları olacak. Bende öyle birine gittim. Şeyh Hikmet Özben’den rica ettim. “Bana Evvel Temmuz’u anlat” dedim. Beni kırmadı, el yazması bir kitap getirdi. Açtı, uzun uzun okudu. Karşıma ne çıktı biliyor musun? St. Piyer, Markos, Pavlos ve Habib-i Neccar. Habib-i Neccar dışındakilerin adı havariler olarak geçiyor. Bu yüzden bayramın diğer adı “Havariler Bayramı”dır. Kur’an’da “Yasin Suresi”ne istinaden şehir ismi verilmese de havarilerin Antakya’ya gelişleri ve burada vaaz verip mucizeler yaratmalarının ardından putperestlerin imana gelmeleri, ancak öncesinde gelişen olaylar ve Habib-i Neccar’ın katledilmesi… Hepsinin sembolleştiği yer bu bayramdır.
El yazması kitapta bayramla ilgili bazı açıklayıcı olaylar da anlatılmaktadır. Şem’un el Safa adını duymuşsundur. Hatta Habib-i Neccar camiinde bir türbesi bile vardır. Simon adı sana bir şey çağrıştırıyor mu? Sert kaya anlamındadır. Hani Hz. İsa O’na evimi senin üzerine kuracağım demişti. Safa ise saf, berrak taş anlamındadır. Peki; Petrus yani senin bildiğin Piyer yada Pierre. Manası nedir sence? Kaya olabilir mi? Evet ta kendisi. Şimdi taşlar yerine oturmaya başladı, değil mi? Yani Simon, Pierre, Şemun hepsi aynıdır kişilerdir. Alevi inancında ise tüm bunların sembolleştiği diğer isim Hz. Ali’dir
Şeyh Hikmet Özben, el yazması kitaptan naklen; havarilerin Antakya’ya gelişlerinin ardından vaazlarında halkı İsa Mesih’e ve tek tanrı inancına davet ettiklerini ve putlara tapmaktan vazgeçmelerini öğütlediklerini söyledi. Buranın yerli hükümdarı şikayetler üzerine havarileri çağırıp ifadelerini almaya başlar. Yanında Şem’un el Safa vardır ama hükümdar onun kim olduğunu bilmemektedir. Havariler tanrının yardımıyla hastaları iyileştirdiklerini ve hatta ölüleri diriltebileceklerini ifade ederler. Önce deri hastalığı olan birini getirirler. Anında iyileştirirler. Ardından sakat bir adam getirirler onu da iyileştirirler. En son hükümdar kısa bir süre önce ölen çok sevdiği oğlunu canlandırmalarını ister. Havariler bir an tereddüt ederler. Gözlerini yere indirirler o anda Şem’un el Safa gözlerinin önünde belirir ve olumlu bir işaret verir. Çocuğu getirirler ve “Allahın adıyla aya kalk” diyerek onu dürterler. Çocuk hiç ölmemiş gibi uyanır ve ayağa kalkar. Bu mucize üzerine hükümdar tek tanrı inancına döner. Havariler İslamiyet’le birlikte Hz. Muhammed’in yardımcıları olan “Ansarlar” olarak karşımıza çıkar. En azından Alevi inancında böyledir.
Ey Vasi; Samandağ’da 1990’lı yılların başından beri birçok sivil toplum kuruluşu, sendika, parti ve şahıs Evvel Temmuzu kutlamak için çeşitli etkinlikler yapmaktadır. Her yıl artan ilgiyle konserler, sergiler, paneller, tiyatro gösterileri, şiir dinletileri ve daha sayamadığım bir çok aktivite gece gündüz günlerce süren bir festivale dönüştü. Konserlere on binler katılıyor, paneller ise bir fikir olimpiyatına benziyor. Katılmak istersen her yıl 14 Temmuz ve öncesini takip etmen gerekir. Evvel Temmuz ayın başı değil mi diye sordun? Değil. 14 Temmuz’dur. Bizde İslami bayramlar hariç dini bayramlar Miladi takvime göre değil Rumi takvime göre hesaplanır. İslam’a ait bayramlarda Hicri takvim dikkate alınır. Havariler bayramı İslamiyet’ten önceki olaylara konu olduğu için Rumi takvim kullanılır. Bu yüzden Evvel Temmuz 1 Temmuz değil 14 Temmuz’dur. Daha çook şaşa kalırsın böyle. Ne kadar ilginç, güzel ve farklı bir coğrafyada yaşıyoruz değil mi?
Haa… bu arada bu Meryemti şarkısı yasağının kaldırılmasında senin bizzat bir parmağının olduğunu duydum. Hatta Kırıkhan’da ilk çaldıran da senmişsin, doğru mu? Doğruysa teessüf ederim. Ne karışıyon elalemin yasaklarıyla… ne güzel oturuyorduk. Şimdi günlerce festivale git gel. Olacak şey mi yahu…
*Axis Ansiklopedisi
** www.dinlertarihi.net/dunya-dinleri/sumer-dini-ve-tanrilari